Türkiye’ye üçüncü nesir reaktör açılacak

Rusya’nın 20 milyar dolarlık yatırımla Mersin-Akkuyu’ya inşa edeceği ve 20 bin kişiye istihdam sağlayacak nükleer santral uygulama aşamasına geçiyor.

Rusya Atom Enerjisi Kurumu (Rosatom) Proje Direktörü Sergey Boyarkin Türkiye’ye inşa edilecek nükleer santralin dünyanın en güvenilir nükleer santrali olacağını ve alternatif iş kolları ile birlikte en az 20 bin kişiye iş kapısı olacağını söyledi.

Japonya’da yaşanan deprem ve tsunami felaketinin ardından Fukuşima nükleer santralinde sızıntı yaşanması nükleer enerji ile ilgili tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. Cihan Haber Ajansı’na özel açıklamada bulunan Boyarkin, Fukuşima’nın 50 yıl önce projelendirildiğini ve 40 yıl önce de inşa edildiğini belirtti.

Projenin çok eski olduğuna değinen Rus uzman, kendilerinin Türkiye’de inşa edecekleri nükleer santralin dünyanın en güvenilir nükleer santrali olacağını, 9 şiddetinde depreme dayanıklı olacağını ve uçak düşse santralin etkilenmeyeceğini kaydetti.

ÜÇÜNCÜ NESİL REAKTÖR OLACAK
Rus uzmana göre Akkuyu’da inşa edilecek santral Fukuşima’ya göre çok daha fazla güvenlik önlemleri içeriyor. Bunlardan ilki 3. nesil reaktörler pasif güvenlik sistemlerine sahip. Yani elektrik tamamen kesilse de pasif sistemler bir kaza anında otomatik devreye giriyor.

Doğal sirkülasyon ve doğal soğutma başlıyor. Fukuşima’da olduğu gibi güvenlik sistemlerinin devreye sokulabilmesi için personelin müdahalesine gerek yok.

Fukuşima’ya göre 3. nesil reaktörlerde ikinci önemli güvenlik alanı ise çift hermetik kalıbın bulunması. Bu kapsüllerden ilki 1,2 metre, ikincisi ise 1 metre kalınlığında. İki kapsülün arasında ise 2 metre boşluk var.

Dış kapsül zarar görse de içerideki kapsülün zarar görmesi neredeyse imkansız. Boyarkin’e göre uçak düşmesi ya da 9 şiddetinde deprem olması durumunda da reaktörde herhangi bir zarar oluşması mümkün değil.

Rusya’nın son olarak Çin’de uyguladığı nükleer santralde kullanılan eriyikleri kilitleyen özel bir sistemi Akkuyu’da da yapacak. Rusya’ya özel olan bu uygulama fiyatların artmasına neden olacağı gerekçesi ile diğer ülkeler henüz değerlendirmeye almış değil.

Eriyik kapanı adı verilen bu sistemde herhangi bir olumsuzluk olduğunda işlem halindeki hammadde altta bulunan kapana geçiyor ve güvenli hale geliyor. Fukuşima nükleer santralinde pasif güvenlik sistemi, çift kapsül ve kapan mevcut değildi. Bu yüzden reaktörde meydana gelen zararın kontrol edilmesi zorlaştı.

DÜNYANIN EN GÜVENLİ NÜKLEER SANTRALİ SEÇİLDİ
Çin’de inşa edilen nükleer santralin deprem bölgesinde kurulduğunu ve 2006 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) bu santrali dünyanın en güvenli santrali olarak kabul ettiği bilgisini veren Boyarkin ek güveliklerle ilgili de açıklamalarda bulundu: “Fukuşima’da aşırı ısınma nedeniyle hidrojen açığa çıkmaya başladı. Bizim sistemimizde yakıtın ısınması mümkün değil. Nedeni pasif soğutma sistemleri. Ayrıca tüm santralin içinde hidrojeni emen pasif sistemler de mevcut. Platin temelinde yapılmış bu sistemler kimyasal etkileşim ile hidrojeni bağlıyor. Bununla birlikte bu sistemler açığa çıkabilecek herhangi bir miktarda hidrojeni yok etmeye tasarlanmış. Böylelikle Fukuşima’da olduğu gibi hidrojen yukarıda birikmez ve patlamaz.”

Türkiye’ye inşa edilecek nükleer santralin dünyanın en güvenlik nükleer santrali olacağını vurgulayan Rus uzman, “Fransızlar ve Amerikalılar kapan sisteminin pahalıya mal olacağı için gereksiz olduğu kararına vardı. Biz ise güvenliğin fazlası olmaz diyoruz. Bu yüzden Fukuşima’dan önce de projemize bu dört sistemi; çift kaplama, hidrojen çözücü, pasif ısı gidericisi ve kapanı dahil etmiştik.” dedi.

Çin’deki nükleer santrali temel aldıklarını ancak Türkiye için ek önlemler de getirildiğini kaydeden Rus uzman, “Bu yüzden bugünkü projemizde güvenlik sistemlerinin sayısı dünyanın tüm diğer projelerden daha fazladır. Bu yüzden diyoruz ki bizim projemiz dünyanın en güvenli projesi” savunması yaptı.

NÜKLEER ENERJİ TEMİZ VE FİYATI ÖNGÖRÜLEBİLİR
Rus uzmana göre, bir ülke uzun vadeli sanayi kalkınma planlıyorsa güvenilir ve öngörülebilen fiyatları olan enerji kaynağına sahip olmalı. Dev yatırım planlayan şirketler için enerjinin sürekli tedarik edilebilecek olması ve fiyatlarının artmayacak olması önemli bir avantaj oluşturuyor. Nükleer enerji sera gazı salınımı yapmıyor ve çevreye sıfır zarar veriyor.

Nükleer santrallerde kullanılan uranyum çok pahalı değil ve fiyatlar iki kat artsa bile nükleer santralde üretilecek elektrik fiyatı en fazla yüzde 3-4 artar. Doğalgaz kullanan santralde ise hammadde iki kat artsa elektrik fiyatları yüzde 70 artabilir.

Rusya’nın bazı bölgelerinde yüzde 14, doğalgaz ve hidroelektrik santrallerin olmadığı batı bölgelerinde yüzde 30′lara kadar nükleer enerji kullanımının olduğu bilgisini veren Rus yetkili, “Bir çok gelişmiş ülkelerde elektrik enerjisi nükleer kaynaklardan sağlanıyor. Fransa’da neredeyse yüzde 80 nükleer santrallerden kullanılıyor. Belçika’da yüzde 56, İsviçre’de yüzde 50, İsveç’te yaklaşık yüzde 50 ve ABD’de yüzde 20″ şeklinde konuştu.

ENERJİDE BAĞIMLILIK TEK TARAFLI DEĞİL
Uzun vadeli elektrik üretim planlamaları için nükleer santrallerin en avantajlı yapılar olduğunu ifade eden Boyarkin, “Enerjide bağımlılık karşılıklı. Rusya Uranyum’da yüzde 9 ve nükleer yakıtta yüzde 17 paya sahip. Ne kadar büyük oyuncu olsa da başka alternatifler de var.” dedi.

5-10 yıl için öngörülen elektrik üretim santralleri açısından doğalgazın tercih edilebileceğini, ancak uzun vadeli planlamalarda nükleer santralin cazip olduğunu kaydeden Rosatom yetkilisi, Romanya’da nükleer santral yapımını dünyanın dev çelik üreticisi Mittel’in üstlenmesini örnek gösterdi.

UÇAKTA SEYAHATTE NORMALİN 10 KATI RADYASYONA MARUZ KALIYORUZ
Rusya’da nükleer santrallerin bulunduğu bölgelerde bağımsız denetim kurullarının olduğunu ve radyasyon seviyesini ölçerek, Olağanüstü Hal Bakanlığı ve internet ortamında halka açık bir şekilde paylaşıldığını kaydeden Boyarkin, “Doğada her zaman radyasyon var. Örneğin Finlandiya Moskova’dan 3 kat, Fransa’nın orta kesimleri 5 kat daha fazla radyasyona maruz kalıyor. Mesela kömür ile çalışan santraller bile yüzde 10-15 radyasyon salınımı yapıyor.

Bizim projemizde doğada bulunan radyasyonun yüzde 1′ine bile ulaşmıyor. Çevrede santralin herhangi bir etkisi olmayacak. Nükleer santralle birlikte çevredeki kömürlü santraller kapanıyor, çevreye kazanç bile sağlanıyor. Radyasyon sadece nükleer santrallere bağlı olarak yayılmaz. Sağlığınız için röntgen çektirdiğinizde bile radyasyona maruz kalıyorsunuz, televizyon izlerken bunları da düşünmeliyiz. Uçakla seyahat yapmak bulunduğumuz ortamdan 10 kat daha fazla radyasyon etkisinde kalmak demek. Dolaysıyla her günümüz radyasyonla geçiyor” şeklinde konuştu.

Çernobil sonrası nükleer santrallerle ilgili yasaların çok sert hale getirildiğini ve bu konuda dünyanın en katı kurallarına göre işletme kurduklarını kaydeden Bortnikov, Ermenistan nükleer santralinin de tehlike oluşturmadığını savundu. Türkiye’deki nükleer santralin ömrünün 60 yıl olarak belirlendiğini kaydeden Rus yetkili, bunun 80 veya daha fazla ömürlü olabileceğine de işaret etti.

20 BİN KİŞİYE İSTİHDAM
Akkuyu’ya inşa edilecek nükleer santralin Mersin ekonomisine büyük katkısı olacağına dikkat çeken Rus yetkili, “Rus nükleer santrallerinin bulunduğu alanlarda bir kişilik istihdam, 10 kişiye ekmek kapısı oluyor. Santralde yaklaşık 2 bin kişi çalışacak. Bunların çoğunluğu Türk vatandaşı olacak. Çevreye istihdam etkisi ise 20 bin olacak. Santralde çalışan işçiler çok yüksek maaş alacak. İkinci önemli avantaj ise nükleer santral yüksek vergi ödeyecek.

Santralin inşa aşamasında önemli iş imkanları doğacak. Bunlardan çok daha önemlisi ise büyük sanayi yatırımcıları 50-60 yıl elektrik enerjisini garanti gördüğü bölgelere tesislerini rahatlıkla kuracak. Bunun Türkiye’nin sanayi kalkınması açısından önemli avantaj getireceğini düşünüyorum” tespitinde bulundu.

http://www.varsayilan.com/mansetler/6774_turkiyeye-ucuncu-nesir-reaktor-acilacak.htm

www.tennar.com

www.haberci.tk

Haber7

Yorumlar